SİVAS
TARİHE VE KÜLTÜRE YOLCULUK
Sivas’ı tanımak uygarlıklar tarihine kapı aralamaktır. Bu kapı tarihin sayfalarında kimleri ağırlamamıştır ki! Asurlar, Hititler, Kimmerler, Frigler, Roma, Danişment Beyliği, Eratna, Selçuklular, İlhanlılar, Osmanlılar ve yerleşmeden gelip geçenleri saymıyorum. Sivas bu muhteşem geçmişin cömertçe kendisine sunduğu kültürel ve tarihsel mirası bugünde büyük ölçüde korumaktadır.
Sivas ziyaretimde, tarihin ve kültürün derinliklerine doğru yolculuk etme ve bir çok uygarlığı aynı anda teneffüs etme imkanına sahip oluyoruz. Bu görkemli geçmiş Cumhuriyetin kuruluşuna ev sahipliği yapmayı sağlayan Sivas Kongresi ile daha da önem kazanıyor. Sadece geçmiş uygarlıkları değil Cumhuriyetin ayak izleri de Sivas sokaklarında kendini hissettirtiyor.
Sivas halkı geçmişine çok bağlı olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Zaten unutmaları da mümkün değil. Şehrin merkezinde tüm görkemi ile duran Sivas kongre binası, tam karşısında ikiz minareler, Beruciye medresesi, Şifaiye medresesi ve I. Keykavusun muhteşem türbesi, her sokak arasında ayrı bir yapı kendini gösteriyor. Türklük önemli bir kavram olmuş Sivas sokaklarında...
Sivas’ın en belirgin özelliklerden biri her yerde “Selçuk” yazılı tabelalarının çokluğudur (Selçuk taksi, Selçuk dershanesi gibi). Sivas’ta Selçuklu etkisini çok fazla hissetmek mümkün. Selçuklu Türkleri Malazgirt Savaşı'ndan önce Sivas'a kadar uzanmışlar ve 1059 da bir ara kenti ele geçirmişler. Ancak yörenin kesin olarak Türk egemenliğine girmesi Malazgirt Zaferi'nden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Anadolu Selçuklu İmparatorluğunun ilk başkenti Sivas’dır.
Sivas’ın sokaklarında gezerken o Beylikler dönemi, İlhanlılar ve Selçuklulardan kalma bir çok eserle karşılaşmak mümkün. Osmanlı eseri hemen hemen yok gibi. Zaten sokaktaki halk da kendini Selçukluların devamı olarak görüyor.
Sivas kısa bir süre Danişmentliler'in elinde kaldıktan sonra 1174'te II. Kılıç Arslan tarafından Selçuklu Devleti sınırları içine alındı. Selçuklular döneminde Sivas yeniden gelişti. Kentin surları 1221'e doğru, Sultan I. Alaeddin Keykubad tarafından onartıldı. Kısa bir süre sonra Moğollar'ın saldırıları başladı ve Kösedağ Savaşı yenilgisinden (1243) sonra Selçuklu topraklarıyla birlikte Sivas da Moğolların eline geçti. Daha sonralarında Osmanlıların hakimiyetine giren şehir, gerekli ilgiyi görmediğinden önemini yitirmiştir.
Sivas, Cumhuriyetin tohumları atılmaya başlandığında tekrar önemini kazanmıştır.
Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi ile yaptığı çağrı üzerine, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas’ta bir araya getirmiştir.
Sivas Kongresi’nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti’nin kuruluşuna temel olmuştur. Bu nedenle Sivas Kongresi’nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.
Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’a geldiği 2 Eylül 1919 tarihinden Temsil Kurulu ile birlikte Ankara’ya hareket ettikleri 18 Aralık 1919 tarihine kadar Sivas, fiilen ülkenin başkenti olmuştur.
Sivas Anadolu’nun düzenli ve temiz şehirlerinden biri olarak dikkatimi çekiyor. Halk ve sivil yönetimler elele vermişler şehrin kötü imajını yok etmek için. Yıllar önce anımsarsınız Madımak olaylarını, bu iz yıllardır Sivas’ı geri götüren bir yaşam hikayesi olmuştur.
Tarih ve kültüre yolculuk mirası Sivas’da el atölyeleri halen ayakta tutulmaya çalışılması, geçmiş değerlerin yok olmaması için önemli bi durum. Bu atölyelerden bir çoğunu gezme fırsatını buldum, fakat gözlemimde nesilden nesile aktarılan bu el emek işlerini devam ettirmenin çok zor olduğunu fark ettim. Yeni yetişen neslin Sivas’ın geleneği olan tarakçılık, gümüşçülük, bıçakcılık gibi el emeği işlere ilgi duymamaları yakında bu işlerin biteceği göstergesidir.
Sivas’dan hem umutlu hem de buruk ayırılıp, yoluma devam ediyorum.
Farklı rotalarda buluşma dileği ile.
Hepiniz sevgiyle kalın.
Melih Eriş
Yorumlar -
Yorum Yaz