İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,
belki de sadece keşfetmenin hazzını...
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
Melih Eriş
.................................................
YAŞAYAN TARİH
“Nerelisin?” diye başlayan tanışma sorularına verdiğimiz yanıt hangi kente ait olduğumuz belirtmekle kalmaz, aynı zamanda nasıl bir tarihe yaslandığımızı, hangi birikimlere sahip olduğumuzu, kültürel dokumuzun şifrelerini fısıldayan bir ayna görevi yapar.
Bir şehrin büyüklüğü insanların hayallerine hitap etmede gösterdiği marifetle ölçülür. Tarihin cenderesinden geçmiş, asırların havasını koklamış her şehir istinasız kendine has bir ruh taşır. Bu ruh asaleti onu farklı kılar, insanları kendine doğru mıknatıs gibi çeker. Havasını teneffüs edip, kaldırımlarını arşınlayanlar, konaklarında, medreselerinde çay yudumlayanlar orada kendilerine ait yitik sevdalarını bulur ve başkalarına kolay izah edemeyecekleri içten bazı zevkleri derinlemesine tadarlar.
Kastamonu, geçmişin derin gölgesinde dört bin senelik bir tarihe yaslanmış orta Anadolu coğrafyasında yitik bir hazine gibi duruyor. Tarihi eserleri açısından çok zengin olan Kastamonu çevresi ile gezginlere bağrını açmış keşfedilmeyi bekliyor.
Eski bir yerleşim merkezi olan Kastamonu il merkezi ve ilçelerinde birçok eski eser ziyarete açıktır. Kastamonu'nun adı Yunanca "keşişler kalesi" anlamındaki kastro moniden gelmektedir.
Kastamonu kültürel zenginliği ve doğal güzellikleri ile ünlü Karadeniz Bölgesinin en önemli illerinden biridir.
Kastamonu 7000 yıllık tarihi geçmişe sahip bir müze şehir görünümündedir. Dünyanın en güzel köşelerinden biri olan Kastamonu dağları, kanyonları, göl ve akarsuları, denizi ve yemyeşil ormanlarıyla bir çok alternatifler sunan bir tatil bölgesidir.
Kalesi, saat kulesi, camileri, medreseleri, han, hamam, şadırvanları, bedestenleri, külliyeleri ve geleneksel Türk evi, Beylikler dönemi, Selçuklu ve Osmanlı mimarisi örneklerinin yoğun olarak bulunduğu ender illerdendir. Ilgaz Dağı Milli Parkı, dağcılık ve kış sporları için kayda değer bir merkezdir. Zengin orman örtüsü, çeşitli yaban hayvanları, piknik yerleri ile görenlerin unutamayacağı güzelliklere sahiptir.
Kastamonu'nun ilk defa Türklerin eline geçmesi Danişmentliler zamanında Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş tekin devrinde “1105 yılında” gerçekleşmiştir. 100 yıla yakın bir zaman Danişment idaresinde kalan şehir ve çevresi 15 yıl süre ile tekrar Bizanslılara geçmiş, 1213 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın emriyle Selçuklu kumandanı Hüsamettin Çobanbey tarafından zapt edilmiştir.
Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu'ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratmış kendisi de öldürülmüştür. Muzafferettin Yavlak Arslanın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girmiş ve Şemsettin Yaman Candar'ı buradan batıya sürmeyi başarmıştır. Şemsettin Yaman Candar'ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden zapt edilmiş, toprakları genişletilerek “Candaroğulları Beyliği”ni kurmuş ve Çobanlar hakimiyetine son vermiştir.
İsfendiyarbeyden sonra “İsfendiyaroğulları” adını da alan Kastamonu beyliği 1460 yılında Osmanlı İdaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, bir çok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir.
Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet'in 1460 yılında Sinop'la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı devletine katılmıştır. Kastamonu Milli Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır. Özellikle Ankara'ya İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah nakli yapılmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün “23-31 Ağustos 1925” tarihleri arasında Kastamonu'da yaptığı Kıyafet ve Şapka İnkılabı, Cumhuriyet döneminin önemli olayı olarak tarih sayfalarına geçmiştir. Bu süre “Kültür, tarih ve sanat haftası” ismini almıştır.
Kastamonu sokaklarında gezerken göç yolunu takip ederek Anadolu’ya gelen Türk boylarının yaşam hikayelerini görüp hissetmemek mümkün değil.
Bu canlı yaşayan kültürel miras Kastamonu’yu gezerken çekme helvasını ve dünyaca meşhur sarımsağını da tatmayı unutmayınız.
Farklı rotalarda buluşmak umuduyla.
Hepiniz sevgiyle kalın
Melih Eriş