KUZEY HİNDİSTAN YOLUNDA 2
GEZGİNLERİN VAZGEÇİLMEZ ROTASI
Bu sefer biraz çeşitlendirerek klasik Hindistan gezi rotasını yapacağız. Bombay-Udaipur-Jodhpur-Ajmer-Pushkar-Jaipur-Agra-Varanassi-Sarnath Haridwar-Delhi.
Hindistan gezime Bombay (Mumbai) dan başlıyorum. Havalimanından şehre adım attığınız andan itibaren etraf çok kalabalık, ilk şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra yabancılara ait giriş kuyruğuna giriyorum. Sakın bunu atlamayın, yanlışlıkla Hinduların kuyruğuna girerseniz saatlerce beklersiniz. Giriş işleminden sonra hemen döviz bozdurma işlemimi yapıyorum. 1$ 45 ruppe buna göre hesabınızı yapın.
Havalimanından bir taksi ile şehir merkezine gitmek en mantıklı olanı.. Hava henüz aydınlanmamış ama etraf çok kalabalık ve trafik çok sıkışık. Hayat gün doğmadan başlıyor buralarda. Her yerden tütsü kokuları ve ateşler yükseliyor. Şehrin üstünü ağır bir duman kaplamış. İlk başta koku ağır geliyor fakat alışıyorsunuz. İçim coşku ile dolu rengârenk bir yerdeyim.
Sabah şehirde yürüyüş yaparken büyük bir parkın içinde insanların sabah sporları yaptığını görünce bende dalıyorum bu alana. Her köşede farklı görüntüler ilişiyor gözüme. Meditasyon, yoga, yürüyüş, kriket (en yaygın spor) bende kendime göre hareketlerimi yaptıktan sonra gezilmesi gereken yerleri bir bir ziyaret ediyorum. Bir anda bu şehirden ayrılma kararı vererek akşamüstü Jodphur’a tren biletimi alıyorum. Dedim ya Hindistan çok büyük bir ülke ve bu seyahat tam 14 saat sürüyor. Sonunda Jodhpur...
Sabah tren garında şehir turu yapmak için ufak Van tipi bir araç kiralıyoruz. Tüm gün için 800 rupee ödüyoruz (17$). Karşımıza ilk olarak dans eden çocuklar çıkıyor. Rengarenk ve neşeli.
Tapınakları bir bir gezdikten sonra akşam saatlerinde otogardan otobüsle 4 saatlik bir yolculukla Ajmer’e geçiyoruz. Bu seyahat için 2$ ödüyoruz. Ajmer’e gelmekteki amacımız yakınlardaki dini merkez olarak kabul edilen Pushkar’a geçmek. Geç saatlerde araç bulamadığımız için konaklama yapıyoruz. Geceliği kişi başı 3$ dan kalıyoruz. Sabah kahvaltıdan sonra şehri geziyoruz. Şirin bir kasaba ve otobüsle 1 saatlik yolculukla Pushkar’a varıyoruz. Ufak kasaba yolculuklarındaki otobüslerde bir tavuklar eksik, gerisini düşünün çok zevkli ve renkli. Hep filmlerde görürdük ya şimdi yaşıyoruz. Hindistan’da yere tükürmek doğal bir olgu bunu öğreniyoruz. Her şekilde tükürüyorlar, otobüsten bile.
Pushkar turist cenneti. Birçok güzel otel ve pansiyon var bir gece burada konaklıyoruz. Büyük bir göl etrafına kurulmuş bir kasaba ve gölde insanlar ayin yapmaya ve yıkanmaya geliyorlar. Her yerden müzik sesleri ve tütsü dumanları yükseliyor. Yüksek bir tepenin üzerindeki manastıra tırmanıyoruz.
Akşam otel sahibi ile otelde konaklayan yabancılar arasında güzel sohbetler oluyor. O da dertli, ailesinden anlatıyor bizde her zamanki gibi dinliyoruz tabi ki söylenmesi gerekenleri de söylüyoruz.
Sabah ilk otobüsle Jaipur’a geçiyoruz.4 saat sürüyor. Jaipur’da turistler için düzenlenen özel bir otobüsle yapılan şehir turuna katılıyoruz.
Tren garlarında, otobüs ve havaalanı terminallerin de turizm bürolarından bu turları satın alabilirsiniz. Oldukça da ekonomik. Bu turlarda bir de rehber var anlatıyor gezilen yerleri.
Jaipur gerçekten görülmeye değer bir yer. Geçmişi gözler önüne seriveriyor. Hem yeni yapılaşma ve eskisi bir arada korunmuş. Gezilecek çok yer var. Bunun için şehir turu almak uygun bir fikir. Hava mahal, Jantar Mantar (gözlemevi), Jaipur Sarayı, Amber sarayı. Eğer sabah saatlerinde Amber palace da tırmanışa geçmeden fil sırtında da yukarıya çıkabilirsiniz. Alışveriş olanakları ve çok sayıda zengin mutfaklı restoranları ile bizleri bekliyor. Bir ziyafet çekiyoruz. Mükellef bir sofra ve beş kişi için hesap 11$. Jaipur’da o gece konaklama yapmıyoruz. Gece yarsı otobüsü ile Agra’ya doğru yola çıkıyoruz. Bu sefer de-lux sınıf otobüs bileti aldık ama koltuklar yatmıyor. Sabah erken saatler de Agra’ya varıyoruz. Burada birkaç gün kalmayı planlıyoruz.
Hoş geldiniz ünlü Tac-Mahal şehri olan Agra’ya. Bir söylem var buralarda Tac-Mahal i görmeden bir insan yaşamış sayılmaz. Tabi sadece Tac-Mahal ile sınırlı değil burası, Agra kalesi, Itimad-ud Daulah Ram Bagh, Ekber’in kabri. Hepsinin hikâyesi de birbirinden güzel.
Burada ki ilk günümüzde Agra’ya 40 km uzaklıktaki kayıp şehir olan Fatehpur Sikri’yi ziyaret ediyoruz. Bir taksi kiralıyoruz, 10$ a bizi götürüyor ve geri getiriyor. Bu hayalet şehri görmeden geçmeyin. Yapıların güzellikleri büyülüyor bizleri.
Buralarda yerleşim olmamış ve koruma altına alınmış bölgeler. Burayı gezmek için 3–4 saatiniz ayırmanız gerekebilir. Bu şehrin tarihçesi de çok ilginç. Detaylara girmeden sadece güzelim bu şehri susuzluktan dolayı o zamanın insanları terk etmişler.
Bu bölge de ayrıca Şah Cihan tarafından yaptırılan Cuma Mescidi, Zafer kapısı, Jodh Bai sarayı, Türk Sultanın evi gibi yerlerde ziyaret edilebilir.
Kayıp şehir ziyaretinden sonra, tekrar Agra’ya dönüyoruz. Kendimize o gece için konaklayacak yer ararken bisikletli taşıyıcı bir genç yaklaşıyor. Tur yaptırmak istiyor, bizde otel soruyoruz. Götürüyor bizi. Çok şirin bir otel, karıkoca işletiyorlar. Adam Hintli, karısı da Alman. Maya Otel…
O akşam otelde kendimizi ödüllendirerek soğuk biralarımızı içiyoruz. Otelin terasında yerlerde minderle üzerinde gecenin ilerleyen saatlerine kadar sohbetimiz devam ediyor. Bir ara bizi otele getiren bisikletli genç gelip sohbetimize katılıyor. Anlatıyor buraları bize ve ertesi gün için Agra’yı bisikletlerle gezdirebilirim diyor. Hoşumuza gidiyor bu fikir. Daha sonra otelin sahibi de katılıyor. Buradan sonraki durağımız olan Varanassi'de konaklayacağımız yer için kuzenini otelini tavsiye ediyor. Hem de Tren garından aldırtırım sizi diyor.
SÜPER…..Olanaklar bir bir önümüze çıkıyor. Güzel bir Agra akşamını belleğimize yazdıktan sonra odalarımıza çekiliyoruz.
Sabah konuştuğumuz gibi Kuala (bisikletli) ve bir arkadaşı bizi almaya gelmişler. Agra ara sokaklarında cirit atıyoruz. Doğrusu bisiklet rikshaw seçmek en güzeliymiş. İstediğiniz yere girip çıkabiliyorsunuz. Gençlerde bu konuda oldukça tecrübeliler maşallah…
Uzaktan ölü yakma törenlerini gösteriyorlar bize, bizim listemizde olmayıp da gezilmesi gereken birçok yere götürüyorlar. Size tavsiyem Agra’da mutlaka bisiklet rickhsaw ile gezin. Çok keyif alacağınızdan eminim. Agra'da son durak Tac-Mahal oluyor. Aynı anda binlerce insan ziyaret edebiliyor bu mekanı. Hakikaten bu yapının gösterişi büyülüyor insanı. Belki de söylenmiş olan bu söz “insan ölmeden görmeli Tac-Mahal i” doğruluyor. Agra’dan o akşam ayrılıyoruz. Yolculuğumuz trenle Varanassi’ye kutsal Ganj nehrine gidiyoruz. 14 saatlik bir tren yolculuğu yapıyoruz. Tren garında bahsedildiği gibi karşılanıyoruz. İyi ki de karşılıyorlar bizi. Varanassi, dünyanın en kalabalık ve en eski şehirlerinden biri olduğunu biliyor muydunuz? Her yer insan, araba, bisiklet. Nerede ise yürümek imkansız. Hemen bizi otele götürün diyoruz ve bu kalabalıktan kurtuluyoruz.
Ganj nehri ve ghatlar
otelimiz ganj nehrine oldukça yakın ve şirin ve temiz bir otel. Hemen eşyalarımızı bırakıp büyük bir heyecanla ghatlara doğru koşuyoruz. Ghatlara gidebilmek için iç içe girmiş birçok yoldan geçmeniz gerekiyor, Labirent gibi. Varanassi’nin içlerine kadar nüfuz etmişseniz ghatlara bu şekilde girebilme şansınız var. Klasik turlarda sabah erken saatlerde belli bir yerden kalkan teknelerle nehir gezintisi yapılarak ghatların önünden geçiriyorlar fotoğraf çektiriyorlar, fakat indirmiyorlar. Buraya gelmişken Hintlilerin birkaç gün ayinlerini izlemeden olur mu diye düşünüyor ve üç gün kalıyoruz Varanassi’de. Bulunduğumuz bölgede istediğiniz zaman tekne kiralayıp gezebilirsiniz.
Ganj nehri Hindular için oldukça kutsal bir nehir. Burada yıkanıyorlar, çamaşırlarını yıkıyorlar, nehre giriyorlar, ölülerini yakıyorlar. Turların yaptığı sabah ki kayık turlarında ölü yakma törenlerini izlemeleri zor, genelde akşamüstü başlıyor. Bizde bir tanesine şahit oluyoruz. Çok fazla yaklaşmanızı ve fotoğraf çekmenizi istemiyorlar. Bizde saygıyla izledik tüm bedenin alevler arasında yok oluşunu ve küllerinin Ganj nehrine dökülüşünü. Kendimizi Ganj sularının serinliğine bırakıp, onların inancına göre arındırdıktan sonra bende yıkadım kıyafetlerimi orada. Varanassi’de çok keyifli ve güzel bir üç gün geçirmiştik. Şehrin atmosferi mistik bir ortam yarattığından hiç birimiz burayı terk etmek istemiyorduk. Ama ayrılma zamanı gelmişti.
Bu sefer rotamız 10 km uzaklıkta bulunan Budist merkezi olan Sarnath.
Bu merkeze Budist inancına sahip olanlar inançları doğrultusunda ibadet etmeye geliyorlar. Biz de ziyaret ediyoruz. İsterseniz tapınakların içinde ufak odalarda konaklama imkanı var. Ayrıca burada Jainistlerin tapınaklarını gezme ve öğretilerini dinleme şansına sahip olabilirsiniz. Bolca süs eşyalarının alınacağı bir mekan olduğunu da hatırlatmak isterim. Buradan Mahal’a geçiyoruz. Trenimiz buradan kalkacak başkent Delhi’ye. 10 saatlik yolculuktan sonra Delhi tren garına inmiş bulunuyoruz.
Delhi’de iki gün kalmayı planlıyoruz. Haridwar planını bir sonraki geziye bırakmak zorunda kaldık. Trenlerde yer bulamadık. Tren garında ertesi gün için şehir turu satın alıyoruz. Tren istasyonun hemen karşısındaki Pahr Ganj bölgesine dalıveriyoruz. Burası oldukça çok turisti ve canlı bir kalabalığı barındıran bir bölgedir. Değişik kalite ve fiyatlarda oteller, barlar, alışveriş imkanı ve gece Hint müziği çalan birçok eğlence merkezi. Burada alışveriş esnasında muhakkak pazarlık yapılması gerekmektedir. Çünkü turistleri kazıklamaya bayılıyorlar. O gün gönlümüzce eğlendikten sonra güzel bir otel bulup Hint müziği dinlemeye gidiyor ve eğleniyoruz. Ertesi sabah şehir turu için buluşup başlıyoruz Delhi’yi gezmeye. Bana enteresan gelen yapılardan biri de, Bahailerin yaptırmış olduğu Lotus çiçeği şeklindeki tapınak.
Burayı ziyaret ettiğimiz de güzel insanlar sizi karşılayıp hangi ülkeden olduğumuzu sorup, ona göre tanıtım broşürü veriyorlar. İnanır mısınız, Türkçe de vardı. Beş dakika vaktinizi isteyip hemen düşünce yapılarını ve inançlarını anlatıyorlar. Dünyaya gelen son din olduğuna inanıyorlar ve dünyanın birçok ülkesine de yayılmışlar. Başkent Delhi eski ve yeni olarak yapılanmış durumda. Tur programı zaten tüm gün sürüyor ve oldukça da doyurucu. Bunların içinde en çok hoşuma gidenlerden Qutub minar ve Gandhi nin mezarının bulunduğu bölgeydi. Delhi diğer gezdiğimiz şehirlere göre en düzenlisiydi. Biraz da İstanbul’u andırmıyor değil di hani. Burada herhangi vasıta ile bir yere gitmeden önce muhakkak pazarlık yapın yoksa iki ya da üç mislini alabilirler sizden. Jama Masjid denilen camiye Müslüman olmayanları almıyorlar ama görülesi bir yapıt. Delhi’den ve Hindistan’dan doyamadan ayrılma zamanı geldi.
Bu sefer ki Hindistan rotam bu şekildeydi. Bir sonraki seferde Güney Hindistan rotasında buluşmak umuduyla…
Hepiniz sevgiyle kalın.
Namaste
Melih Eriş
Yorumlar -
Yorum Yaz