İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,
belki de sadece keşfetmenin hazzını...
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
Melih Eriş
.................................................
ÖZÜNÜ ARAYAN BAŞKENT
İran İslam Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Tahran, İstanbul’u andıran büyüklüğü ile 14 milyon nüfusu barındırmaktadır. Aynı zamanda İslam devrimi mücadelesinde önderlik yapmıştır. Bu devrim, hem Müslüman aleminde ve hem de tüm dünyada türünün tek örneğidir.
Tahran ismi Farsça'da “sıcak yer” anlamına gelmektedir. Tahran şehrinin kuruluşu Neolitik çağlara kadar gitmektedir. Bu şehir, şimdi olduğu gibi eski çağlarda da Elbruz Dağları'na sırtını dayamış küçük bir yerleşim yeri olarak doğmuştur. Tahran, 1783 yılında Kaçar Hanedanı'nın başkenti olunca siyasi bir önem kazanmıştır.
Görkemli sarayları, nadide eserler barındıran müzeleri, büyük meydanları, çok sayıda park ve bahçeleri olan Tahran, Fars kültürü ve sanatı ile süslü, estetik kaygıyla inşa edilmiş binaları olsa da genel olarak göze hoş gelmeyen bir şehirdir. Merkezi yerlerin dışındaki mahallelerde evler 2-3 katlıdır. Geleneksel İran mimarisi ile yapılmış evlerin çoğu sarı tuğladan yapılmıştır. Binaların dış cephelerinde sıva ve boya olmadığından tüm şehre hakim olan bir sarı renk göze çarpıyor. Böylece bütün şehir kirli, sarı renkli bir çöl kenti havasına bürünmüştür. Binalarda tuğlaların yerleştirilişi bile bunların işçiliğinde ileri düzeyde bir zevk ve estetik kaygısı bulunduğunu göstermektedir.
İran’ın bir çok yerinde rastladığım manzaraların daha fazlasını Tahran’da bulabilmek mümkün. Şehrin modern yüzünün geleneksel yüzüne yenik düştüğü Tahran, tam bir zıtlıklar şehri. Kuzey Tahran, zenginliğin, modernizmin sembolü iken, daha eski geçmişe sahip Güney Tahran, fakirliğin, muhafazakar dini bir yaşamın merkezi olmuş. Rejimin getirdiği baskıdan bunalmış olan halkın çaresizlik içinde yaşamlarını sürdürmeleri gerçekten üzüntü verici. Kılık kıyafet konusunda da Tahran sokaklarında bir rahatlama gözümden kaçmıyor.
Tahran sokaklarındaki trafik karmaşası bir yabancı için kabusa dönüşebilir. Neredeyse tek kuralın kuralsızlık olduğu araç trafiği ise bu sakin, zarif insanların nasıl bu kadar sinirli olduğunu açıklamakta zorluyor insanı. Kontrolsüz, hızlı büyümüş bu şehirde, kaos halinde işleyen trafik ve insanın genzini yakan kirli hava oldukça rahatsız edici. Kural tanımayan Tahranlıların bu konuda kendilerini eğitmesi uzun zaman alacak kanısındayım.
Tahran’da ulaşım için birkaç alternatifi kullanabilirsiniz. Şehir içinde “savari” olarak adlandırılan dolmuşlar kullanılıyor. Ticari çalışan taksiler Tahran ulaşımında son seçenek olarak kullanılıyor. Başkentte, trafikte seyreden her araç potansiyel bir ulaşım aracı aslında. Yol kenarında durmak yeterli, kısa sürede oradan geçen otomobiller durup nereye gideceğinizi soruyor, anlaşırsanız aracınızı buldunuz demektir.
Şehrin gelişmiş ve modern bir metro ağı bulunmaktadır. Metro kullanılarak çok rahat bir Tahran şehir gezisi yapılabilir. Metro oldukça ucuz sayılır. Tahran Metrosu’nda kadınlar, kendilerine ayrılmış ayrı vagonda seyahat edebiliyorlar. Yanlarında erkek varsa, erkeklerin olduğu vagonlarda yolculuk etmelerine müsade ediliyor. Otobüsler ise ortadan demir parmaklıklarla ayrılmış. Ön taraf erkeklere, arka taraf ise kadınlara ayrılmış.
Tahran’da uzun yıllar saltanat süren Kaçar ve Pehlevi Hanedanları'nın geriye bırakmış oldukları eşsiz eserleri gezdikçe dışarıdaki bu manzaradan sonra insanın içinin biraz rahatladığını söyleyebilirim.
Gezilecek yerler arasında, Ulusal Mücevher Müzesi, İmam Humeyni Camisi, Sadabad Sarayı, Gülistan Sarayı, Tahran Kapalı Çarşısı, Ulusal Müze dikkat çeken yerlerdir.
Tahran sokak tabelaları, Farsça dışında İngilizce olarak da hazırlandığından gezi esnasında kolaylık olmaktadır. Şeriatla yönetilen bir ülkede olmama rağmen, ilginç bir şekilde hiç şeriat atmosferi altında olduğumu hissetmedim. Ancak, kadın turistler için aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. İran bir İslam Cumhuriyeti ve hem ülkede yaşayanların hem de ülkeye ziyarete gelenlerin uymak zorunda olduğu bir çok kural bulunmaktadır.
Sokaklardaki tezat dikkatimden kaçmıyor. Bir yanda çarşaflı kadınlar varken, diğer yanda yüzleri bolca makyajlı, gözleri sürmeli ve başörtülerinin altından yüzlerine dökülen saçlarıyla İran kızları, güzellik ve süste birbirleriyle yarışıyorlar. İri gözleri ve yabancılarla göz temasından çekinmeyen bakışları var. Şahit olduğum Tahran gece hayatından ise burada bahsetmeyeceğim.
Tahran’da 3-5 gün kalarak buranın yaşam dokusunu anlamak mümkün değil ama Tahran’da yaşayan Türk dostlarım sayesinde şehrin altını üstüne getirerek yaşam hakkında biraz da olsa fikir sahibi olabildim. Gitmeye ve görmeye değer bir şehir Tahran.
Farklı rotalarda buluşmak dileği ile sevgiyle kalın.
Melih Eriş