KAMBOÇYA - SIEM REAP - ANGKOR WAT
Khimerler, ülkelerini kurdular, yerleştiler, adını anacak kadar geliştiler ve ansızın tarihin sayfalarına gömüldüler. Uzun süre toprağın ve doğanın örtüsüyle gizli kaldılar. Tam dörtyüz yıl sürece bir sessizliğe gömüldüler. Tapınağı ilk gören Avrupalı, 1586 yılında “Antonio da Magdalena” adlı bir Portekizli keşiştir. Demiştir ki; "O kadar sıra dışı bir yapı ki onu kalemle tarif etmenin mümkünü yok. Dünyadaki hiçbir binaya benzemiyor”. Angkor Tapınaklar bölgesini meşhur eden ise 1860 yılı ortalarında “Fransız Henri Mouhot’un” seyahat notları olmuştur. İlginç olan ise bu gezginin, Angkor Wat’ı Khimer’lerin inşa etmesinin mümkün olamayacağını, burayı olsa olsa Romalıların inşa edebileceğini ileri sürmesidir. Ve burası görülmeden ölünmez dediği, kendisinin ise 1861 yılında öldüğü kayıtlara geçmiştir.
21.yüzyılda bulunan tarihi eserlerde yenileme ve temizleme çalışmalarına başlanmıştır. 1992 yılında UNESCO tarafından dünya kültürü mirasları listesine alınmıştır. Şimdilerde ise Dünya Khimer İmparatorluğunun bıraktığı bu muhteşem izleri görmek için Kamboçya’ya gelmektedir.
Kamboçya, kabuğundan çıkıp dünyaya kendini tanıtmaya, yeni yüzünü göstermeye çalışan bir ülke ve gülen yüzleri ile herkese kucak açan bir halk.
Angkor, Khimer İmparatorluğunun başkenti olmuş, 100’e yakın tapınak, mezar veya eski eser kalıntısının bulunduğu 400 km²’lik bir alanı aklımıza getirmemiz gerekir. Angkor aslında Khimer İmparatorluğu’nun dinsel eserlerle dolu bir şehridir. Angkor Wat dediğimiz zaman ise bu eski şehrin en önemli tapınaklarından birisini anlamak gerekir.
Angkor Wat, Siem Reap şehrinin 7 km kuzeyinde yer alan önemli bir tapınaktır. 12. yüzyılın ilk yarısında yapına başlanmış ve Tanrı Vişnu’ya adanmış bir tapınaktır Tapınağın önceki ismi ile ilgili herhangi bir yazılı kayıt yoktur. Şehir, 1177 yılında Khimerlerin baş düşmanları olan Cham uygarlığınca yağmalanır. Daha sonra yeni kral ülkeyi yeniden inşa ederken yeni başkenti Angkor Thom’a ve Kraliyet Tapınağı’nı da Bayon’a taşır. Tapınak 14-15. yüzyıllarda Theravada Budizmi’ne hizmet verir. 16. yüzyıldan sonra ihmal edilen bir tapınak olmasına rağmen, üzerini kaplayan orman sayesinde yok olmaz, sadece gizlenir.
Angkor bölgesini bir günde gezmeniz imkansız, ancak vaktiniz kısıtlı ise sadece Angkor Wat ve çevresinde bulunan önemli yerleşim yerlerini gezebilir ve bu muhteşem eserlerin keyfini çıkarabilirsiniz. Bölgeyi yürüyerek gezmek imkansız, bisiklet kiralayabilir, tuktuk denilen 2 kişilik araçlarla gezebilir ya da bir tura katılıp gezebilirsiniz.
Angkor bölgesine girişte, ziyaretçi kartını almanız gerekmektedir.1 günlük(20$), 3 günlük (40$) veya haftalık (60$) bilet alabilirisiniz.
Angkor Wat
Angkor Wat’ın önünde büyükçe bir gölet bulunmaktadır. Dar bir köprüden geçilerek ana giriş kapısına gelinir ve bu geçiş sonrası ana tapınak içine girilir. Sağ taraftaki koridorda Ramayana Destanı tekrar karşımıza çıkar. Duvarlardaki kabartmalar en ince ayrıntıları ile görülmeye değerdir. Merdivenlerden bir kat çıkınca iki yanlı havuzun bulunduğu bir avluya gelinir. Buradan yukarıya çıkınca ortada ana kule ve köşelerde de yan kuleler görünür. Ortadaki kuleye merdivenlerle çıkılır ve en yukardan manzaranın tadına varılır. Buradan sonra başka bir kapıdan çıkarak Angkor Wat dışına çıkılır. Burası Angkor Wat’a ilk girişte karşınıza alıp baktığınızda sağda kalan yeşillik alana denk gelir. Buradan çok hoş Angkor Wat fotoğrafları çekmek mümkündür.
Angkor Thom
Angkor Wat’ta güneşin doğuşunu seyrettikten sonra, açık hava müzesi olarak anılan Angkor Thom’a gitmek en uygunudur. Angkor Wat’ın 1 km kuzeyindeki Angkor Thom, Kral 7. Jayavarman tarafından kurulmuş olan bir şehirdir. Zamanında surlarla çevrili olan şehrin 5 ana kapısı vardır. Kapıların her birinde 4 yöne doğru bakan bir yüz bulunmaktadır. Mistik gülüşlü dev yüzleri her şeyi bilen ve gören kralın yüzünü sembolize etmektedir. Mitolojik kahramanlardan olan ve Hinduizm ve Budizmde bahsedilen uzun ve çok büyük yılan Naga, yolun iki kenarına dizilmiş tanrıların kolları arasında taşınmakta ve şehri korumaktadır.
Bayon
Angkor Thom’un merkezinde güçlü bir tapınaktır. Üç katta, 54 adet lotus çiçeği goncası şeklinde yapılmış kule ve bu kulelerin üstünde dört bir yana bakan 200’ün üstünde dev insan yüzleri ile benzersiz bir Budist Tapınağıdır. Lotus çiçeğinin goncasına benzetilen piramitsel kulelere sahip tapınaklar, ilk defa Kral 2. Jayavarman tarafından, tanrıların yaşadığı kutsal Meru Dağı’na atfen yapılmış ve bu model Angkor’da daha sonra yapılan tapınaklar içinde kabul gören bir model olmuştur.
Bayon içinde gezerken Apsara kostümleri içinde genç kızların turistlerle fotoğraf çektirdiklerini görürsünüz. Bayon’da duvardaki kabartmalar çok estetik olarak işlenmişlerdir. Aslında sadece burada değil, tüm Angkor tapınaklarının duvarları bazen doğum olayı, alışveriş gibi gündelik hayattan konuları, bazen Budizmin efsane konularını, bazen de savaşları konu olarak işlenmişlerdir.
Baphuon Tapınağı
Bayon tapınağı gezildikten sonra, Baphuon Tapınağı'na geçilir. Bu tapınak, Angkor tapınakları içinde en eski olanlarından ama aynı zamanda en fazla harap olanlarından bir tanesidir. 11. yüzyılda 2. Udayadityarvarman tarafından yapılan bu tapınak, bu alanda ayakta kalan tek Hindu tapınağıdır ve Tanrı Şiva’ya adanmıştır. Buranın en güzel taraflarından biri de, yeşillikler arasından ve uzun ince bir yoldan tapınağa varılmasıdır. Kral 7. Jayavarman tarafından yaptırılan ve geçit törenleri veya askeri denetimler için kullanılmış bir alandır.
Filler Terası & Cüzzamlı Kral Terası
Neden filler terası denmiş derseniz, burada gerçek boyuta yakın taş fil heykelleri mevcut olduğu içindir. Sadece fil değil aslan, kaplan, yılan, kutsal kazlar ve Tanrı Vişnu’nun binek hayvanı olan dev kuş Garuda’nın heykeli de bulunmaktadır. Filler terasının hemen yanında Cüzzamlı Kral Terası bulunmaktadır. Yapımı 12. yüzyılın sonlarıdır. Burada krallar kabullerini yapar ve halkı dinlermiş. Neden Cüzzamlı Kral Terası denmiş, tartışmalıdır. Bu terasta bulunan ve aslı Phnom Pehn’ deki Ulusal Müze’de sergilenen heykelin, efsanelere göre, cüzzamlı kral Jayavarman’a ait olduğu düşünüldüğü için terasa bu isim verilmiştir. Ancak sonradan bu heykelin aslında Hindu yer altı tanrısı Yama’yı anlattığı kabul edilmiştir. Bu alandan aşağıya doğru indiğinizde iç ve dış duvarlarında birbirinden güzel kabartmaların bulunduğu daracık bir geçit karşınıza çıkar.
Preah Neak Pean
Bu tapınağın Kral 7. Jayavarman tarafından yapıldığı bilinmektedir. Aslında Budist rahiplerin şifa dağıttığı, kutsal bir yerdir. Gölün ortasında bir tapınak (gölün büyük bir kısmı şimdi kuru) bulunmaktadır. Bu tapınağın çevresini dolanan ve birbirlerine dolanmış bir çift yılan heykeli vardır. Bir köşede at şeklinde olan ve Budist Mitolojisi’nde deniz kazası geçirmiş gemicileri, insan yiyen canavardan kurtaran Balaha’nın heykelini görebilirsiniz. Daha ilginç olanı ise, ortadaki tapınaktan dört yöne doğru uzanan ve birinde fil (kozmik elementlerden suyu temsil ediyor), diğerinde at (kozmik elementlerden havayı temsil ediyor), bir diğerinde aslan (kozmik elementlerden ateşi temsil ediyor) ve sonuncusunda da insan (kozmik elementlerden toprağı temsil ediyor) figürlerinin bulunduğu, üstü kapalı olan dört alandaki çeşmelerdir.
Preah Khan
Kral 7. Jayavarman, ülkesini işgal eden Cham savaşçılarını yenince, bu zafer hatırasına ve bu sefer babası adına bu tapınağı yaptırmıştır. Ta Prohm'dan önce burası inşa edilmiştir. Preah Khan “kutsal kılıç” anlamına gelmektedir. Tapınakta bir zamanlar 100.000’e yakın insanın yaşadığını düşünmek bile hayal gücünü zorlamaktadır. Tapınağın bir kapısından girip, diğerinden çıkıldığında, girilen kapının iki tarafında, kollarında Buda’nın koruyucu yılanı Naga’yı taşıyan tanrılar görülmektedir. Tapınak kısmen restore edilmiştir. Kapok ağaçları kesilmeden korunduğundan tapınak gizemini sürdürmektedir. Tapınak içinde bölüm bölüm alanlar yer almaktadır. Örneğin bir kapalı alanda tedavi amaçlı kullanılmış eko odası yer almaktadır. Diğer bir kapalı alanda ise tapınağın Stupası bulunmaktadır.
Ta Prohm
Angkor’daki en güzel tapınakları yaptırmış olan Kral 7. Jayavarman’ın annesi adına yaptırdığı bir tapınaktır. Belki de Angkor’daki tapınaklar içinde en ilgi çekeni ve en gizemli olanı bu tapınaktır. Kimer Krallığı’nın en şatafatlı dönemlerinde bu kadar muazzam yapılar içeren Angkor şehri, komşu ülkelerden gelen tehditler sonucunda zamanla terk edilmiş ve bölge yağmalandıktan sonra doğa kendinden alınanı, tekrar içine almıştır. Bölge ormanın içinde kaybolmuştur. Fransızlar bölgeyi arkeolojik olarak incelemeye ve temizlemeye başladıkları zaman, bölgenin nasıl bir halde olduğunu göstermek istemişler ve bunu da Ta Prohm’da en az ağacı keserek başarmışlardır. Banyan ağaçları, kökleri ile tüm tapınak taşlarını içine hapsetmiştir. Hindu kültüründe banyan ağacına “dilek yerine getiren kutsal ağaç” anlamında “kalpavriksha” denirmiş. Bu nedenle banyan ağaçlarının bu alanda bu kadar çok sayıda ve yaşça da eski olmaları boşa olmasa gerek. Ayrıca burasının bir özelliği de, en medyatik tapınak olmasıdır.
Phnom Bakeng
Günün son aktivitesi ise Angkor’un girişinde bulunan Phnom Bakeng Tapınağı’ndan güneşi batırmaktır. Bu tapınak Angkor’u ilk başkent yapan Kral Yasovarman tarafından yaptırılmıştır. Tepede bulunan tapınağa ulaşmak için yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş gerekmektedir. Herkes gün batımını burada izlediğinden, o saatlerde kalabalık artmaktadır. Tepeye giden yol dar ve eğimlidir. Tepeye çıkmanın bir diğer alternatifi de fil sırtında çıkmaktır.
Geziye başlamadan önce tüm ihtiyaçlarınızı Siem Reap’tan almalısınız. Tüm gün orada kalınacağı düşünülürse, su ve bazı yiyecek maddelerine ihtiyacınız olacaktır. Zira tapınaklar bölgesinde her şey iki veya üç katına satılmaktadır.
Farklı rotalarda buluşma dileği ile.
Hepiniz sevgiyle kalın.
Melih Eriş
Yorumlar -
Yorum Yaz