ARAL GÖLÜ – KARAKALPAKİSTAN / ÖZBEKİSTAN
YİTİRİLEN UMUTLAR
ARAL GÖLÜ – KARAKALPAKİSTAN / ÖZBEKİSTAN
Karakalpakistan, Özbekistan Cumhuriyeti içinde yer alan Karakalpakların yaşadığı Özerk bir cumhuriyettir. Nukus başkenti olup, nüfusu 1.2 milyondur.
Karakalpakistan sınırları içinde yer alan Aralsk ve Munyak kasabalarında 30 yıl önce büyük bir çevresel trajedi yaşandı. Orta Asya'nın tam kalbinde yer alan ve dünyanın dördüncü büyük tatlı su kütlesi olarak bilinen Aral Gölü yok olma tehtidi yaşamaya başlamıştı.
Aral Gölü, çağımızın en büyük çevre ve insanlık felaketi ile yüz yüze kaldı. SSCB (Sovyetler Birliği) zamanında Amu Derya ve Sir Derya nehirlerinin pamuk tarlalarını sulamak için uyguladıkları politika ile sular kesilmiş ve bu büyük iç deniz beslenemediği için kurumaya başlamıştır. Aral Gölünün bir kısmı uçsuz bucaksız çöle dönüşmüştü. İç denizin çöle dönüşen kısımlarında kalan tekneler, artık çocuklar için tehlikeli birer oyun alanından başka bir şey değil.
Göl %80 oranında küçüldü. Aral gölünün yaklaşık 150 km içeri çekilmesiyle pek çok bitki ve hayvan popülasyonu yok oldu. Gölde yaşayan 32 balık türünden 26'sının türü sona erdi. Mevsimler etkilendi, yazlar sıcak, kışlar soğuk geçmeye başladı. Gemiler, balıkçı kayıkları karaya oturdu, deniz ticareti bitti. İşsizlik oranı arttı, hastalıklar baş gösterdi. Uzun süre bu felaket dünyadan gizlendi. 1985 yılında Michail Gorbacov dünyaya duyurdu.
Aral gölünün kuruması insan eliyle doğaya yapılan bilinçsiz uygulamaların ne denli büyük felaketlere yol açtığının bir göstergesiydi. Bir zamanlar dünyanın 4. büyük gölü olan Aral gölü artık adı bile anılmaz hale gelmişti. Gölün kuruması ayrıca ortaya büyük miktarda tuzlu bir toz tabakası çıkardı ki bu durum bugün özellikle Orta Asya halklarının sağlığını tehdit etmektedir.
Gölün masmavi ve en derin kesimlerinde dahi dibinin görülmesine imkan tanıyacak kadar berrak sularında çok sayıda balık, pelikan ve diğer deniz kuşları barınırdı. Bundan da önemlisi gölün oldukça zengin bir balık varlığı bulunuyordu.
Bir zamanlar deniz kıyısından kilometrelerce içeriye doğru uzanan yemyeşil ormanlar ve rengârenk lâle bahçeleri yöreden geçenleri büyülerken, şimdi göz alabildiğine uzanan tuzlu kumluk arazi, görenleri dehşete düşürüyor. 30 yıl içinde denizin ve çevresindeki yeşilliklerin yaklaşık 34 bin km² sinin çöle dönüştüğü kabaca hesaplanıyor. 2005 yılında başlatılan bir baraj gölü projesiyle Aral Gölü eski görkemli günlerine döndürülmeye çalışıyor. Ancak bugüne kadarki çabaların henüz bir sonuca ulaşmadığınıgöstermektedir.
Şimdi bu topraklardayım ve iz sürüyorum.
Munyak kasabası bir zamanlar işlek balıkçı limanı iken, yaşanan felaketten sonra çöl görünümünü alan göl, kasabadan 130 km uzaklaşmıştır. Munyak halkı bu sularda yüzüp balık avlarken, çocukları bu denizi hiç görmediler. İnsanların hayatları tamamen değişti, nüfus göç etmek zorunda kaldı. Balıkçılık yapan insanlar çevre pazarlarda mal satarak geçimlerini sağlamaya başladılar.
Gerçekten merak ediyorum, önümde uzanan çöl görüntüsü bir zamanlar nasıl suyla kaplıydı. Karakalpaklar sularının yitip gittiğini anlayana kadar bir çok şeylerini kaybetmişlerdi. Biz hep elimizdekini kaybettikten sonra değerini anlıyoruz. Suyun ne kadar önemli olduğunu düşününce anlıyor insan.
İşte Aral Denizi'nin ibret verici öyküsü. Hepimizin aklına aynı soru geliyor değil mi? Biz doğal kaynaklarımızı korumak ve çevremize sahip çıkmak adına ne yapıyoruz ?
Melih Eriş