RUHSAL YOLDA EGO
RUHSAL YOLDA EGO
Ruhsal yolda oluşumuzun nedeni egonun bu tuhaf zulmüne bir son vermektir ama egonun beceriklililiği neredeyse sonsuzdur. Ondan kurtulma yönündeki bir aşamamızda bizi sabote edebilir. Gerçek yalındır ve öğretiler son derece açıktır, ama bugüne dek ne zaman öğretilerden esinlenmeye başlasak, egonun büyük bir tehlike altında olduğunu bilip onları karmaşıklaştırmaya çalıştığını büyük bir üzüntüyle gözlemliyorum.
Başlangıçta ruhsal yol ve sağladığı tüm olanaklar bizi ilk kez büyülediğinde, ego bizi cesaretlendirip şöyle söyleyebilir; “Bu gerçekten harika, tam senin ihtiyacın olan şey! Bu öğreti son derece anlamlı!”
Daha sonraları meditasyon uygulamasını denemek ya da bir süre için inzivaya çekilmek istediğimizi söylediğimizde ego şöyle mırıldanır; “Bu olağan üstü bir fikir! Neden bende seninle birlikte gelmiyorum, böylece ikimizde bir şeyler öğrenmiş oluruz.”
Ruhsal gelişimin tüm balayı süresi boyunca ego bu durumun son derece harika, hayret verici ve esin verici olduğunu ısrarla tekrar edip duracaktır.
Fakat ruhsal yolun benim mutfak lavabosu olarak adlandırdığım devresine girer girmez ve öğretiler bizi derinden etkilemeye başlayınca, kendi gerçeğimizle kaçınılmaz olarak yüz yüze geliriz. Ortaya çıkan egonu yaralı noktalarına dokunulduğunda çeşitli sorunların doğması da kaçınılmaz olur. Sanki önümüze konmuş olan ve bakışlarımızı kaçıramadığımız bir aynaya bakıyormuşuz gibidir. Aynanın kendisi son derece durudur, ama içinde bize bakan çirkin, öfkeli bir yüz vardır; Kendi yüzümüz. İsyan etmeye başlarız çünkü gördüğümüzden nefret ederiz. O kızgınlıkla bir darbede aynayı kırıp parçalayabiliriz ama o sadece bölünmüş birbirinin aynı, hala bize bakmakta olan çirkin yüzleri yansıtmaya devam eder.
Şimdi bir yandan kızgınlıktan köpürürken diğer yandan acıyla yakınmaya başlamanın zamanı gelmiştir. Ve egomuz nerededir? O sadakatle yanımızda durarak bizi kışkırtır; “Tümüyle haklısın, bu dayanılmaz rezillik. Buna sakın tahammül etme! Biz büyülenmiş bir şekilde dinlerken ego tüm kuşkuları ve karmaşıklaşmış duyguları ortaya çıkarmaya devam ederek yangına körükle gider. ”Bunu senin için doğru bir öğreti olmadığını göremiyor musun? Bunu sana başlangıçtan beri hep söyledim! Onun sana göre uygun bir öğretmen olmadığını anlamıyor musun? Her şeyin ötesinde sen zeki, çağdaş, kültürlü bir batılısın ve Zen, Sufizim, meditasyon, Tibet budizmi gibi egzotik şeyler sana yabancı, doğu kültürlerine ait. Bin yıl önce Himalayalar’da doğmuş bir felsefenin sana ne gibi yararı olabilir??
Ego, bir yandan onun ağına giderek daha fazla düşüşümüzü neşeyle izlerken, diğer yandan da kendimizi tanıma yolunda çektiğimiz tüm acı, yalnızlık ve zorluklarla ilgili olarak öğretiyi hatta öğreticiyi bile suçlar. “Senin neler çektiğin bu öğretmenlerin umurunda bile değil. Onlar sadece seni sömürüyor. Onlar sadece şefkat ve adanmışlık gibi sözcükler kullanarak seni kendi etkileri altında tutmaya çalışıyorlar.”
Ego öyle akıllıdır ki, öğretilere kendi amaçları doğrultusunda anlamlar yükleyebilir. Her şeyin ötesinde şeytan kendi amaçlarına ulaşabilmek için eski yazılardan alıntılar yapabilir.
Egonun en büyük silahı, öğretmene ve dinleyicilerine doğru parmağını iki yüzlülükle uzatarak “Buradaki hiç kimse öğretilerin gerçeğine uygun yaşıyor gibi görünmüyor!” demesidir. Şimdi de ego dürüst ve adil bir hakem havası takınmaktadır. Bu şimdiye kadar yapmış olduğu en kurnaz hamledir. İnancınızı zayıflatmakta, geçirmekte olduğunuz ruhsal değişimle olan tüm bağlarınızı ve adanmışlığınız kemirmektedir.
Yine de ego ruhsal yolda sizi ne denli sabote etmeyi denerse denesin, eğer gerçekten bu yolda ilerlemeye devam eder ve meditasyon uygulaması üzerinde derinlemesine çalışırsanız, bugüne dek egonun vaatleri ile nasıl aldatılmış olduğunuzu yavaş yavaş fark etmeye başlayacaksınız:
SAHTE UMUTLAR ve SAHTE KORKULAR
Melih Eriş