İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,
belki de sadece keşfetmenin hazzını...
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
Melih Eriş
.................................................
KİLİKYA'DAN KAPADOKYA'YA UZANAN TARİHİ YOL
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla gör. Ağaçların fısıltılarını dinle, böceklerin seslerini. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür. Doğaya bir keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol! İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını, belki de sadece keşfetmenin hazzını.
Kilikya’dan Kapadokya’ya uzanan tarihi yolu aşabilmek için ben de yoldan çıktım. Bu yolda zorlu dağlar, geçitler beni bekliyordu. Zorlukların derecesini kestirebiliyor olsam da yıllardır içimi kemiren orta Toroslar ve Aladağları geçme hayalini gerçeğe dönüştürmek istiyordum.
Orta Toroslar, güney batıdaki Taşeli platosu ile kuzey doğudaki Uzun Yayla arasında uzanır. Bu kesimdeki başlıca yüksek kütleler batıdan doğuya doğru Bolkar Dağları, Aydos Dağları, Aladağlar,Tahtalı Dağlar, Binboğa Dağlarıdır. Orta Torosların en yüksek noktası Aladağlar’da 3756 m’ye yetişen Demirkazık Tepesidir, Uzun Yayla ’da 1500m yüksekliğindeki bir platoya dönüşür. Orta Toroslar kuzey-güney doğrultusunda akan bol sulu akarsular tarafından parçalanmıştır.130 km uzunluğundaki Limonlu Çayı bunların başlıcalarıdır. Bu akarsular kalker oluşumlu dağlar arasında, derinliği 1000m’yi bulan vadiler açar ve yörenin yüzey şekillerinin sert bir görünüm almasına neden olur.
Biz Orta Torosları ve Aladağları tırmanarak değil 4x4 aracımla aşmaya çalışacaktık. İlerledikçe gördüm ki bu yolları da 4x4 araçların dışında aşabilmek mümkün değil. Orta Toroslar;
Tarsus’dan yola çıkıyorum ama yoldan da çıkıyorum. Tarsus ve civarındaki zengin Klikya medeniyetlerinin izini takip ettikten sonra yönümü Orta Toroslara çeviriyorum.
Planım; Torosların terasından çatısına çıkmak. Yolumu bulabilirsem hedefim önümde orta Torosların en zor geçidi olan yüksekliği 3200 m nin üzerindeki “Atkuyruğunu salmaz” geçidini aşarak Torosların bir yakasından diğer yakasına geçerek Aladağları aşıp, Acısu yaylasını, Kapuzbaşı şelalelerini görüp sonrasında Kapadokya’ya ulaşmak.
At kuyruğunu sallamaz geçidi araçla geçilebilecek en yüksek yer olarak kayıtlarda görünüyor. Buraya “Atkuyruğunu sallamaz” denmesinin sebebini oradaki Yörüklerden öğreniyoruz. Bu geçit yükseklikten dolayı o kadar soğuk olur ki buralarda sinek yaşamaz bu sebeple atlarda kuyruklarını sallamazlarmış.
Bu zorlu orta Toroslar tırmanışı öncesi o geceyi Papazın Bağı Mevkii denilen orman içi piknik yerinde kamp yaparak geçirmeyi planlıyorum. Dedim ya yoldan çıktım diye, bu yolculuk boyunca her an bir sürpriz yaşamaya hazırlıklı olmak gerektiğini biliyordum. Mesela; havanın kararması nedeni ile orman yollarını karıştırdığımdan Papazın Bağı Mevki ni bulamıyorum. Bu sebeple yol üzerinde bulunan 1100m rakımlı Çamlıyayla kasabasında mola vermek zorunda kalıyorum.
Tarsus'a göre hava neredeyse 10 derece daha soğuk. Köy kahvesindeki meraklı kalabalık hemen yanıma gelip Anadolu insanının misafirperverliği örneklerini gösteriyorlar. Sanki yıllarca birbirimizi tanırmışçasına sohbet derinleşiyor, zaman geçtikçe meraklı kalabalık çoğalıyor, sanki birbirleri ile yarışır gibi bana çevreyi, yöreyi anlatıyorlar. Zaman zaman da kendi aralarında çelişmiyor da değiller hani. İçlerinden biri (Cumali, kasabanın fırıncısı) beni misafir ediyor o akşam evinde.. Sabahta çevreyi gezdireceğini söylüyor.
İşte orta Torosların ilk sürprizi. İki göz odası var Cumali’nin ama gönlü geniş. Anadolu insanının kaybolmamış değerlerini, yitirmemiş dostluklarını ve misafirperverliğini yaşatıyor bana.. Karısının şaşkın bakışları arasında o geceyi evinde geçiriyorum. Sabah da fırından gelen taze ekmekler eşliğinde enfes köy kahvaltısı, müthiş bir gün! Bize, bu yöreye ait iki değişik tat sunuyorlar. Karsambaç ve Bandırma. Uzun zamandır bu işle uğraşanlar tarafından ilçenin batısında bulunan Toros Dağlarından getirilen karlar Çarşı içerisinde bu işle ilgilenen "Karsambaçcı" olarak çalışan kişiler tarafından satın alınıyor. Mala denilen özel bir aletle, tencere içerisine sıyrılan kar eziliyor. İçerisine özel sıvı tatlandırıcılar karıştırılıp küçük tabaklarla servis ediliyor.
Bandırma, Üzüm ezilerek elde edilen şıra, içerisine nişasta ve şeker karıştırılarak kazanda kaynatılıp belli bir kıvama gelmesi sağlanıyor. Dizili cevizler bu karışımın içerisine daldırılıp, oluşan palıza adı verilen mamulün ip üzerindeki cevizlere yapışması sağlanıyor. Palıza içerisinden çıkarılan ve bandırma adı verilen cevizli ipler uçlarına bağlanmış olan çatallar vasıtasıyla asılarak kuruması sağlanıyor. Kuruduktan sonra yenilmeye hazır hale gelen yayla bandırması bu ilçeye has ürünlerden biri olup son yıllarda ilçe halkının bir çoğunun geçim kaynağı haline gelmiş. Bu yiyecek diğer yörelerde cevizli sucuk adıyla da anılıyor.
Bugün Cumali aracı ile bana rehberlik ediyor. Yolu bulabilirsek Torosların diğer yakasına geçeceğiz. İlk önce Çamlıyayla kasabasının etrafında bulunan birkaç tarihi mekanı ziyaret ediyoruz.
Namrun Kalesi, kasabanın birkaç km dışında sert kayalıkların üzerine inşa edilmiş olan bu kalenin Asurlular zamanında yapıldığı tahmin ediliyor. Roma ve Bizanslılar zamanında askeri üs olarak kullanılmış.. M.S. 11. yy da Ermeni Prensliğinin en önemli yerleşim yeri olmuş, 1488 yılında Osmanlı Vezir-i Azamı Davut Paşa tarafından ele geçirilerek onarımı yapılmıştır. O zamandan beri işgal edilememiş ve İstiklal Savaşı yıllarında Çukurova’nın savunmasında insanlarımızın barınağı olmuş.
Sinap Kalesi, Çamlıyaylanın kuzeyinde bulunan bu kale Ortaçağda konak yeri olarak kullanılmış. İpek yolu üzerinde kervansaray görevini üstlenmiş. Ne yazık ki bu kale ile ilgili çok fazla bilgi elde edilememiş. Yine yoldan çıkıp, Bolkar dağlarının zirvelerine doğru tırmanmaya başliyoruz. Binlerce yıllık olan bu göç ve kervan yollarına artık bizim de adımız yazılıyor. Ayaklarımızın altında oynayan taşların dışında bir ses olmaması, Torosların havasını teneffüs etmek, bende “tekrar buraya gelmeliyim” hissi yaratıyor.
Bolkar dağları orta Torosların önemli geçitlerinden biri. Bu yükseklikleri geçerken yol denecek beli belirsiz izleri takip ederek yönümü bulmaya çalışıyoruz. Çatak adı verilen mevkiden geçerken dağların soluğunu dinlemek için durduğumda, uzakta bir sürü ilişiyor gözüme.
Yaşamın yüzlerce yıldır aynı olduğunu düşünüyorum, doğanın cömertliğinin hiç tükenmeyecek olduğunu işte burada anlıyorum. Bolkarların zirvelerinde irili ufaklı bir çok göl olduğunu öğreniyoruz. Fakat sert hava ve yol koşulları nedeniyle yönümüzü bulmakta zorlanıyoruz. Benden başka kimseler yok, kilometrelerce uzanan bu ovalarda. Çinili gölü bulmak için uğraş sarf ediyoruz, ama olmuyor bulamıyoruz. Cumali’de yönünü şaşırıyor. Anlaşılan biz bugün burayı aşamayacağız. Farklı rotadan İstavul belini aşmayı deniyoruz. Yolda karşılaştığımız bir Yörük bizi bu fikirden vazgeçiriyor. Çok yağmur yağdı, izler belli belirsiz, kaybolursunuz” diyor.
İstavul belini uzaklardan seçebiliyorum, ardı ardına dizilmiş dağ sıralarını görünce şaşırmamak elde değil. Sanki özenle çizilmiş resme bakar gibiyim. Büyük kentlerin alışageldiğimiz o karmaşasından sonra Toroslar başka bir gezegen gibi geliyor. Her şey o kadar dingin ve sakin ki. Rotamı değiştirip inişe başlıyoruz. Daha fazla zorlamanın anlamı da yok zaten. İndikçe tekrar etraf yeşillenmeye başlıyor. Çam ağaçlarının arasından Cehennemdere tüm hızıyla, doğayla yarışırcasına akıyor. Biraz daha ilerledikten sonra Koz pınarı adı verilen mevkide tarihi bir ağacın önünde duruyorum. Bu ağaca “Ana Ardıç” ismini vermiş köylüler. Ancak 10 kişinin el ele verip sarmalayabileceği büyüklükte bir gövdeye Ana Ardıç Çamlıyaylanın kuzey-batısında Papazın Bağı mevkiinden gidildiği zaman 30 km uzaklıkta, Koz Pınarı mevkiindedir.
Ana ardıç'ın çevresi 11 m olup yüksekliği 20 m dir. 1114 yaşında olduğu tespit edilmiş.. Eski yıllarda bu ağacın altında 50 arı kovanı bulunduğu söylenmektedir.
Yoluma devam ediyoruz ve bir gece önce bulamadığım Papazın Bağına doğru yol almaya başlıyoruz. Esasında bu alanlarda izinsiz dolaşmak yasak. Yaban hayatı koruma alanı içindeyiz. Yanımızda yerli biri olunca sorun olmuyor, zaten az ileride de koruma görevlisi olan Cafer bizi durduruyor. Bu gece burada kalıp onun anlatacaklarını dinliyoruz, Cafer’de zaten bizi bırakmıyor. Doğayla iç içe, tarif edilemez güzellikteki bir ortamda sohbetimiz koyulaşıyor. Cafer, önceden hazırladığı küçük tahta parçalarında, ağaç oymacılığının bize göre en güzel örneklerini yaratıyordu. Çok kısa bir süre içerisinde her biri farklı modelde olan tahta kaşıklar yaparak bize hediye etti.
Papazın Bağı Mevkii, Çamlıyayla'nın kuzeyinde yer alan Papazın Bahçesi yada diğer adıyla Bahçe Mesire Yeri kızılçam, fındık, cevaz ve yaşlı çınar ağaçlarının kapladığı, kaynak suların bol olduğu 10 Hektarlık bir doğa harikasıdır. Alabalık üretim tesislerinin de bulunduğu bu yer özellikle yaz aylarında çok rağbet görmektedir. Çamlıyayla Merkezine 20 Km uzaklıkta ve denizden 850 m yüksekliktedir.
Gece Cumali ile vedalaşıyorum. Bundan sonraki rehberim Cafer usta (sahip olduğu zanaatkarlık meziyeti nedeniyle ona usta diyoruz). Bana çevreyi gezdirmek ve Pozantı’ya ulaştıracak yola çıkarmak için sabah erken kaldırıyor. Yalnız başımıza göremeyeceğimiz güzellikte mekanlardan geçiyoruz ve her birinde heyecanla durup bize etraftaki fauna ve flora hakkında bilgiler veriyor. Asar tepesindeki yangın kulesine varıyoruz. Burada görevli Danyal aynı zamanda Cafer ustanın da kardeşiymiş.
Manzara harika. Medetsiz tepesi tam karşımızda, aşamadığımız İstavul geçidi de orada duruyor. Yeni demlenen çay ve yanan soba etrafındaki sıcak ortam bir daha buraya geleceğimi müjdeler gibi. Artık vedalaşma zamanı geliyor.
Cafer ustanın tarif ettiği Tahtalı Dağı üzerindeki yolu takip ederek Kokarat, Attıran çeşme, Damlama, Topak ardıç, Çıkrıcak, Boynırbık, Kalacık, Olukkaya köyü, İnköyü aşarak Gülek boğazına ve sonrasında da Pozantı’ya varıyorum. Şimdi rotam, orta Toroslar üzerindeki Aladağlar.
Hepiniz Sevgiyle kalın
Melih ERİŞ