GÜRCİSTAN
İÇ HUZURUNU ARAYAN TOPRAKLAR
Gürcistan, Karadeniz’in doğu kıyısında, Türkiye’nin komşusu Güney Kafkasya’da yer almaktadır. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olan Gürcistan'nın kuzeyinde Rusya, güneyinde Azerbaycan, Ermenistan ve güneybatısında Türkiye yer alır. Ülkenin batı sınırını Karadeniz belirler.
Gün geçtikçe Gürcistan’ın Türkiye ile olan yakın ilişkileri ve neredeyse sınırları kaldıracak dereceye gelmiş ortamların oluşması, hatta THY nin Batum’a yapılan uçak seferlerinin iç hat uçuşu olarak sayılması bu ülkeye doğru beni yönlendirmeye başlamıştı..
Gürcistan’ı yüzyıllar hatta bin yıllar boyunca iç huzuruna bir türlü kavuşamamış olması tarih sahnelerinde yerini çoktan almıştı. Bir çok halkların karıştığı bu ülke kendi içinde 3 Özerk bölgeye ayrılmış ve birlikte yaşamlarını devam ettirmekteler. Bunlar:
Rusya ile hiç çatışma ortamı bitmeyen Rusya topraklarına katılmak isteyen Güney Osetya özerk bölgesi,
Rusya ve Gürcüler arasında sıkışmış olan bağımsızlık isteyen Abhazya özerk bölgesi,
Türkiye’nin garantörlüğünde yaşamlarını sürdüren Müslüman Acarlar. Acaristan Özerk bölgesi.
Gürcistan tarihinin derinliklerine indikçe kendinizi masal aleminde hissedebilirsiniz. Bu ufak toprak parçası için kimler gelip gitmemiş ki buralara…
Gürcüler kendilerini Kartvelebi (ქართველები), ülkelerini Sakartvelo (საქართველო), dillerini Kartuli (ქართული) olarak adlandırır. Efsaneye göre Kartvellerin atası, Kitabı Mukaddes’teki Yafet’in torunlarından Kartlos’tur. Strabon, Herodot, Plutarkhos, Homeros gibi Eski Yunanlı, Titus, Livius, Cornelius Tacitus gibi Romalı yazarlar ülkenin doğusundakileri İberler(burada yaşayan Gürcülerin göç ederek bugünkü İspanya’ya isim verdiklerinden bahsedilmektedir), batısında kilerini de Kolhlar olarak adlandırmışlardır.
Bugünkü Gürcistan’ın Taş Devrinden bu yana yerleşim yeri olmuştur. Dmanisi’de ortaya çıkarılan ve Homo georgicus olarak adlandırılan İnsansıgiller kalıntısı 1,8 milyon yıl öncesine tarihlenimektedir. Klasik dönemde ülkenin doğusunda kurulan İberia Krallığı ve batısında kurulan Kolheti Krallığı, Gürcülerin kültürel gelişiminin ve devlet kurma geleneğinin başlangıcını oluşturdu. Yazılı kaynaklara göre Proto-Gürcülerin İÖ 12. yüzyıllarda tarih sahnesine çıkmışlardır. Arkeolojik buluntular ilk Gürcü siyasal yapılanmasının İÖ 7. yüzyıla kadar gerilere gittiğini gösterir. İÖ 4. yüzyılda ilk birleşik Gürcistan krallığı kuruldu. Gürcistan’da 337 yılında Hıristiyanlık resmi din olarak ilan edildi. Ülke, 13. yüzyılda Kraliçe Tamar döneminde küçük bir imparatorluk haline geldi ve Şota Rustaveli’nin ünlü destanını da yazdığı bu dönemde Altın Çağı’nı yaşadı. Yüzyıllar boyunca İran, Moğollar, Timur, Rusya ve Osmanlı Devleti’nin çekişmesine sahne olan Gürcistan, 1801’den itibaren Rusya tarafından ilhak edildi. 1918-1921 arasında Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti adı altında bağımsız bir devlet kuruldu. 1921’de ülkeye Kızıl Ordu girdi ve Gürcistan Sovyet cumhuriyetlerinden biri oldu. 1991 yılında yeniden bağımsızlığını kazandı.
Gürcistan’da turist olarak gezmek için güvenli bir rota bulmam gerekiyordu. Çalışmalarımla bu rotayı çıkartarak ve buna sadık kalarak gezimi tamamladım.
Türkiye’den Karadeniz kıyısından karayolu ile Sarp sınır kapısından geçerek gürcülerin Sarp adını verdikleri kasabaya geçiyorsunuz. Buradan Batum 17km.
Batum aynı zamanda Acaristan Özerk bölgesinin baş şehri olarak bilinmektedir. Burası tam bir Türk yerleşimini andırmaktadır. Her yerde rahatlıkla Türkçe konuşulabildiği gibi bir çok Türk işletmesi de Batum sokaklarında yerini almış..Batum’da Sovyet zamanında yapılmış olan flora zenginliği ile ün salan Akvaryum park muhteşem. Burada tanıştığım Gürcü asıllı Türk vatandaşlarından aldığım bilgilerle Acaristan’ın içlerine doğru karayolu ile seyahat ediyorum. Güney Kafkasya’nın müthiş coğrafyası bende derin izler bırakıyor. Fındıklı (Thilva) köyünde Türk köyüne misafir olup onların yaşamlarını gözlemleme onları dinleme şansına sahip olmak hoş ortamlar yaratıyor. Köyün bulunduğu dağın eteklerinin hemen arka yamaçlarının Kars toprakları olduğunu köylülerden öğreniyorum.
Birde efsane anlatıyorlar, dinliyorum: “Tanrı insanlara yaşayacakları toprakları dağıtıyormuş. O sırada Gürcüler yemek, içmekle meşgulmüş, geç kalınmış. Toparlanıp huzuruna çıktıklarında Tanrı onlara tüm toprakların alındığını hiç boş yer kalmadığını belirtmiş. Gürcüler bu duruma pek aldırış etmişler. Sizin sağlığınıza içiyorduk hadi gelin sizde bize katılın demişler. Tanrı bu ziyafette öyle güzel vakit geçirmiş ki, kendine ayırdığı toprağı Gürcülere vermiş. İşte bu yüzden Gürcistan’ı tanrısal bir ülke olarak kabul etmişler. Bu sebeple de Gürcistan da nereye giderseniz gidin Tanrı adına içki kadehleri kaldırılmaktadır. Gerçi şahit olduğum ortamlarda ilk kadehler barış adına, ikinci kadehler ülke adına, sonrasında bu uzayıp giden bir seremoniye dönüşür bana kadar geldiğine inanabilirsiniz.
Sabah kahvaltıdan başlayıp, yatana kadar devam eden içki tutkunluğu Gürcülerin hastalığı olmuş. İçmezseniz ayıp sayarlar ve burulurlar. Alkol olarak sadece bira içtiğimden benden pek memnun kalmadılar sanırım. 521 üzüm çeşiti olan Gürcistan dünyanın en eski şarap üreten ülkesi olarak bilinmektedir. Votkayı da unutmayalım..
Buradan rotamı Borjomi’ye çeviriyorum. Kafkasların içinden doğa manzaralı yollar suyu ile dünyaca meşhur WWF tarafından düzenlenen Borjomi-Kharagauli rezerv alanına getiriyor. Buradan çıkarılan sular ve maden suları dünyanın dört bir yanına dağılmakta. Aynı zamanda burası ulusal park koruma altında olan bir bölgedir. Bu alanı gezmek için organize turlar yapılmaktadır.
Gürcistan’ın önemli şehirlerinden biri olan Kutaisi UNESCO tarafından koruma alınmış 11. yy dan kalma Bagrati Katedrali ile ünlüdür. Doğası ve insanları ile hoş vakit geçirdiğim bu şehirden Stalin’in doğduğu şehir olan Gori’ye geçiyorum. Burada Gori kalesi ve Stalinin müzesi gezilebilir.
Artık Tiflis çok yakında..Yol alırken Türkiye sınırları içinde Arfahan'da doğup yoluna devam eden Kura nehri de bana eşik etmekte. Bu nehir Tiflis’i ortadan ikiye ayırarak Bakü’de son bularak Hazar denizine dökülmektedir (1364 km).
Kafkas dağlarının koruduğu bir vadide kurulu Tiflis’i uzunca anlatmadan geçiyorum, daha önce “Tiflis” başlığı altında fotogezginde yayınladığım yazımdan takip edebilirsiniz.
Azerbaycan sınırına doğru yol alırken Telavi kentinden yolum geçiyor. Burası tarihte önemli savaşlara ve yaşamlara konu olmuş yerleşim yeridir. Burada Batonistsikhe Kalesi ziyaret edilebilir.
Gezebildiğim Gürcü topraklarındaki yaşamlarda ki aşırı uçlar dikkatimi çekiyor. Son model araçlar, evler bir yanda açlık ve alkol batağına düşmüş insanların yaşadığı ülke. Gelir düzeyleri çok düşük olan halkın semt pazarlarında neleri varsa sattıkları ortamlar, ressamların sokak köşelerinde geçimlerini sağlaması, çarpık yaşamalar diz boyu olmuş artık bu topraklarda. Ekonomisini güçlendirmek isteyen bu ülke umarım kısa zamanda kendi toparlayıp iç huzuruna kavuşabilir….
Farklı rotalarda buluşmak üzere.
Hepiniz sevgiyle kalın.
Melih Eriş
Yorumlar -
Yorum Yaz