İnsan kısa sürede neleri keşfedebilir? Yol aldıkça kendini, kültürünü, unuttuklarını,
belki de sadece keşfetmenin hazzını...
Eğer kendini arıyorsan yönünü dağlara çevir, dağlarda gözlerini kapat, kulaklarınla
gör. Ağaçların fısıltılarını, böceklerin seslerini dinle. Binlerce yıllık uygarlıkların izini sür.
Keşif yolculuğu için yoldan çıkmaya hazır ol!
Melih Eriş
.................................................
MÖ 28 Eylül 551 tarihinde, Kuzey Çin’in şimdiki Shandong eyaletinin Lu şehrinde, Kong ailesinden Shu-Liang He’nin oğlu olarak dünyaya geldiği yazılı kayıtlarda belirtilmektedir. MÖ 551-479 arasında Çin'de Doğu Zhou Hanedanlığı döneminde yaşadığı sanılmaktadır.
Konfüçyüs doğu uygarlığının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Çin geleneklerini derleyip toparlayarak yeni kuşaklara aktarmak isteyen Konfüçyüs, kendine özgü yöntemleriyle öğretilerini halka yaymış ve öğretmenliği uğraş haline getirmiş bir düşünürdür. Ancak adı filozoflar, devlet adamları, büyük öğretmenler ve ahlakçılar arasında değil, peygamberler arasında zikredilmektedir. Dinler tarihi araştırmacıları da onun öğretisini bir din olarak kabul etmektedir.
Konfüçyüs kendini antik dönem krallarının öğretisini aktaran Klasikler’in içerdiği değerleri ve ilkeleri topluma aktarmaktan sorumlu görmüştü. Temel amacı ve ideali “tartışmalardan uzak ve tümüyle uyum içerisinde yaşayan bir toplum ve dünya kurmak”tı. Bu ideale ulaşabilmek için ise, ideal insanı tanımlamak ve onun ortaya çıkmasına yardımcı olmak gerekiyordu. Öğretisinde öteki dünya, tanrı, ruhlar, doğaüstü varlıklar ve benzeri kavramlara ve olgulara yer vermemiştir. Çünkü bunlar onun ilgi alanına girmiyordu. Bu bakımdan Çin’in Sokrates’i olarak kabul edilir. Fikirleri, kendisi tarafından asla yazılı hâle getirilmemiş, çoğunluğu birer düşünür ve bilim adamı olarak yetişen öğrencileri tarafından kâğıda dökülmüştür.
Ölümünden sonra ülkesinde önce prens unvanı ile yüceltilmiş, ondan sonra “Mükemmel Hâkim” ve “Taçsız Kral” namıyla kutsanmış ve Çin’de kendi adına tapınaklar inşa edilmiştir. Böylece Konfüçyüs yeni bir din ortaya koymayı düşünmediği hâlde onun adına mabetler inşa etme geleneği XX. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Konfüçyüs’ün düşüncelerini ve konuşmalarını derleyen “Lun Yu” adlı ince kitap, kutsal kitap olarak kabul görmüştür.
Asıl adı Qui, soyadı Kong, lakabı ise Zhonngni’dir. Çin’de Kong-Fuzi veya Kung-Fu-Tzu adıyla tanındı. Fuzi, “üstat, bilge, öğretmen, filozof” anlamlarına gelir. İsminin anlamı “Bilge-Filozof Kong”’dur.
Kong ailesi günümüzde hâlâ çınar ailesi olmakta ve dünyanın tarihçe kanıtlanmış en eski ailelerinden biri sayılmaktadır. Kong ailesinin 75. nesil üyesi bugün Tayvan'da oturan çınar olarak yaşamaktadır. Günümüzde hâlen Kong ailesi fertleri, tapınak görünümlü malikânelerindeki kabristana defnedilmektedir.
Konfüçyüs, bilge bir aileye mensup olan annesinden yazı yazmayı öğrendi. On üç yaşına geldiğinde dedesinin yanına gönderildi. Altı yıl süreyle dedesinden özel eğitim alarak altı marifet (sanat-hüner) diye adlandırılan, töre (tarihî gelenek ve görenekler), müzik, ok ve yay kullanma, araba sürme, yazı yazma ve hesap yapmayı öğrendi. Altı yılın sonunda dedesi, MÖ 529 yılında ise annesi vefat etti. Konfüçyüs, yaşadığı beyliğin kuralları gereği üç yıl annesinin yasını tuttu.
MÖ 532-502 yılları arasında belli aralıklarla Lu derebeyliğinde çeşitli görevlerde bulundu. Başlangıçta küçük memuriyetler yaptı. 19 yaşında iken Song beyliği seyahati sırasında tanıştığı Jī Guān Shì ile evlendi, bir yıl sonra bir oğlu dünyaya geldi. Daha sonra iki kız çocuğu olmuş, birisi çok küçükken hayatını kaybetmiştir.
MÖ 522’de bir okul açtı ve öğrenci yetiştirmeye başladı. Hedefi yeni görüşler ortaya koymak değil, eskilerin hikmetli sözlerini aktarmaktı. Çocukluk çağlarından itibaren önceki dönem hanedanlık tarihi, yönetim şekli, sosyal ve kültürel yaşam gibi konularda araştırma yapmış ve ideallerinde yer alan dönemi Batı Zhou Hanedanlığı olarak belirlemişti. Toplumsal düzenin yeniden sağlanması için siyasal ve sosyal anlamda reform gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Fikirlerini hayata geçirmek amacıyla, ülkedeki beyliklere mensup bir yöneticinin yanında görev almayı arzu etmekteydi.
MÖ 518’de günümüzde Henan eyaletinin Luo Yang kenti olan şehre gitti. Tarih ve müzik üzerine çalıştı. Taoizmin kurucusu kabul edilen Lao Tzu ile buluştu. Bu görüşme onun düşünce dünyasına yön vermesi bakımından önemlidir. Lao Tzu ile buluşmasından sonra Lu Beyliği’ne geri dönerek araştırma yapmaya ve öğrenci yetiştirmeye devam etti. Cinsiyet ve sınıf farkı gözetmeksizin herkesin eğitim almasının önünü açtı. On dört yıl boyunca ülkeyi dolaşıp düşüncelerini anlattı. Hiçbir yerde düşüncelerini gerçekleştirmek için uygun konuma gelmeyi başaramadı ancak çok sayıda yeni öğrenci kazandı. Gezdiği toprakların tarihsel sürecini, yaşam koşullarını ve gelenek yapısını öğrenerek düşünce dünyasını zenginleştirdi. Misyonunu, “Ben eskiye inanan biriyim; bir kurucu değil bir aktarıcıyım” diye özetlemiştir. Konfüçyüs öğretisinin ilgi alanı sadece insan ve insan - toplum ilişkilerini kapsar. Bu sistemin temelinde, insanın yaratılıştan iyi olduğuna itimat yatar.
Konfüçyüs, tek eseri olan Bahar ve Güz’ü yazdı. MÖ 479’da ağır bir hastalığa yakalanıp vefat etti. Naaşı Qu Fu kenti kuzey yakasında yer alan Sa Shui Nehri kıyısına defnedilmiş ve öğrencileri mezarı başında bir kulübe inşa ederek üç yıl boyunca yasını tutmuştur. Mezarı hâlen ziyarete açıktır.
Konfüçyüs’ün etkisi, öğrencileri ve takipçileri sayesinde ölümünden kısa süre sonra görülmeye başlandı. Takipçilerinden Mensiyüs ile Hsun Tzu, Konfüçyüsçü düşünceye kendi fikirlerini, kendi vurgularını da katarak, seçkinlerin eğiticisi oldular. Kısa ömürlü Ch’in hanedanlığı döneminde (MÖ 221-MÖ 205) Konfüçyüs ve ekolü yok sayıldı. Fal, tıp ve tarım kitapları dışındaki kitapların yakıldığı bu dönemde Lun Yu da yakılan kitaplar arasındaydı. Ancak geçici bir unutuluştan sonra hükümdarlar Konfüçyüs’ün kuramının, feodal toplumun istikrarı için çok yararlı olduğunun farkına vararak, Konfüçyüsçülüğe devletin yasal öğreti ideolojisi konumunu tanıdılar.
1906’da İmparatoriçe Dowager bir ferman yayınladı ve Konfüçyüsçülük Çin'in resmî ve millî dini hâline getirildi. 1912’ye kadar imparator onun şerefine, ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere, yılda iki defa kurban sunmaya devam etti. Çin’de 1313'ten 1905'e kadar sürdürülen devlet görevliliği sınavları Konfüçyüs'ün “Dört Kitap” diye bilinen yapıtlarını okumayı gerektirmiştir.
Konfüçyüs düşüncesi 1583'te Pekin'e yerleşen Cizvit misyonerleri tarafından batıya aktarıldı.
1934'te Konfüçyüs'ün doğum günü olan 27 Ağustos millî tatil günü olarak ilan edildi. 1949’da kurulan Halk Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında çok eleştirilse de Konfüçyüsçülüğün etkisi devam etti.
Öğretinin ana başlıkları; anaya ve babaya saygı, büyüklere hürmet, ahlak kurallarının başında gelen erdemlerdir. Her insan bu kurallara uygun yaşamayı amaçlamalı ve bunu çevresine dostça, sevecen, ılımlı, güvenilir, dürüst davranışlarla göstermelidir. Konfüçyüs'e göre, “yüce” insan olmanın ilk şartı, bu dört erdeme ulaşılması, yılmadan gayret gösterilmesidir. Gerçeği görmek, çaba gösteren herkes için mümkündür. Bunun aracı da Konfüçyüs'e göre bilgidir. Bilgi sahibi olmak, insanların mevki durumuna göre ayrım yapmadan, herkese açık olmalıdır.
Derleme
Melih Eriş